İşeme Disfonksiyonu

İşeme Disfonksiyonu

Çoğunlukla pelvik tabanın sinirleri ve kaslarının olması gereken şekilde kasılmadığı durumda ortaya çıkar. İşeme disfonksiyonu, mesanenin boşaltılmasında zorluk, idrarda duraksama, yavaş veya zayıf idrar akışı, ani idrara çıkma isteği, idrar sıklığı veya idrar toplanması gibi çok çeşitli semptomlar olarak ortaya çıkabilir.

İnterstisyel Sistit

İnterstisyel Sistit

İnterstisyel sistit ise mesanede enfeksiyon belirtisi olmadan, mesane duvarının iltihaplanması ve tahrişi olmasıdır. Ağrılı mesane sendromu olarak da bilinen interstisyel sistit mesanede ağrı, sürekli idrara sıkışıklık hissi veya yanmanın mevcut olduğu uzun süreli (kronik) bir sorundur. Gençlerde ortaya çıkabilmekle beraber, interstisyel sistit en sık 30 ila 40 yaşları arasında görülür. Ayrıca kadınlarda erkeklere kıyasla 9-10 kat daha fazla saptanmaktadır.

Nedenleri

Hastalığın nedenleri henüz net olarak tespit edilemese de, araştırmalara göre aşağıdaki durumların rol oynayabileceği düşünülmektedir. Epitelyumda (Mesaneyi içeriden kaplayan koruyucu tabakada) ya da mesanede hasar. Epitelyumdaki bir sızıntı idrardaki toksik maddelerin mesanenizi tahriş etmesine neden olabilir. Bağışıklık sisteminin verdiği aşırı tepki Alerjik reaksiyon Sık tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları İdrarda tahriş edici madde Mesaneyi kontrol eden sinirlerin zarar görmesi Kalıtımsal nedenler

Belirtiler

İnterstisyel Sistit Belirtileri Şunlardır; Gündüz ve gece boyunca sıklıkla küçük miktarlarda sık idrara çıkma Ani gelen idrara çıkma hissi Mesane veya alt karın bölgesinde ağrı Kronik pelvik ağrı (tüm pelvik bölgede görülen, en az 6 ay süren ve geçmeyen ağrı) Anüs ve perianal bölgede (anüs ile cinsel organlar arasında bulunan bölge) ağrı Cinsel ilişki sırasında ağrı ve libido düşüklüğü Bunların Yanı Sıra İnterstisyel Sistit; Mesane duvarının sertleşmesiyle daha az idrar depolamanıza neden olur, Sık idrara çıkma nedeniyle günlük yaşamın ve sosyal aktivitelerin etkilenmesi yaşam kalitenizi düşürür, Sık idrara çıkma ve ağrının yarattığı stres cinsel yaşamınızı etkileyebilir. İnterstisyel sistit ile ilişkili kronik ağrı ve uykunuzun bölünmesi nedeniyle yaşadığınız stres depresyona yol açabilir.

Tanı Yöntemleri

Endoskopi ve biyopsiyle konur. Mesaneden sistostopi esnasında küçük bir doku örneği alınır ve incelenir.

Tedavi Yöntemleri

İntersitisyel sistitte semptomların giderilerek hastaların yaşam kalitesinin arttırılması esastır. Şikayetleriniz arttığında farklı tedavileri ve tedavi kombinasyonlarını denemeniz gerekebilir. Bazı hastalarda tek bir yöntemle şikayetleri azalırken, bazı hastalarda ise birden çok tedavi ye da cerrahi yollar gerekli olabilir.

Tahriş olmuş mesane mukotasını onarmak için pentosan polisülfat sodyum İdrar yaparken acı ve pelvik ağrı gibi şikayetlerinizi azaltacak şu ilaçlar kullanılabilir

 

  • Ağrı kesiciler
  • Kas gevşeticiler
  • Non-steroid anti-inflamatuar ilaçlar
  • Ani idrara çıkma ve sık idrara çıkmayı önleyebilecek antihistaminikler,
  • Antidepresanlar 

Elektriksel uyarı, mesaneyi kontrol eden kasları güçlendirerek kan akışını artırabilir. Elektrik uyarısı fizik tedavi sırasında gerçekleşebilir veya cerrahi işlemle karın içine yerleştirilen uyarıcı ile yapılabilir.

Bazı hastalarda akupunkturun yararlı olduğunu belirtmiştir.

Karnınıza yerleştirilen sensörler, mesane kaslarınızın hareketine cevap vermenizi ve kontrol etmenizi öğretir.

İdrarın daha uzun süreler boyunca tutulmasıyla hastalar daha fazla idrarı başarılı bir şekilde tutabilmektedir.

Genel anestezi altında mesaneniz sıvı doldurularak ile genişletilir.

Mesanenizdeki sinirleri geçici olarak felç ederek ağrıyı hafifletebilir.

Stresi yönetmek ve mesaneyi tahriş edebilecek bazı yiyeceklerden (alkol, narenciye, baharatlı yiyecekler, çikolata, kafein, gazlı içecekler ve yapay tatlandırıcılar) uzak durmak önemlidir.

Bu, vücuttaki inflamasyonu azaltabilir.

Herhangi bir kronik ağrı durumunda olduğu gibi, stresi yönetmek, interstisyel sistit belirtilerini kontrol etmeye yardımcı olabilir.

Diğer tedavilerin başarısız olduğu durumlarda cerrahi, bir seçenek olabilir. Cerrahi seçenekler arasında ülserlerin yakılması veya çıkartılması, mesanenin cerrahi ile büyütülmesi yer alır.

İnterstisyel Sistit

İnterstisyel Sistit

Üriner sistemde görülen bu rahatsızlıkta, mesanede enfeksiyon belirtisi olmadan sistit şikayetlerin olmasıdır. Hastalarda sık idrara çıkma, idrar yaparken ağrı ve acı, mesanede basınç hissi ve idrar yaparken ağrı hissi görülür.

Tanı Yöntemi

Kadınlardaki Ürolojik Sorunlar İçin Yapılan Ayrıntılı İncelemeler Şunlardır

İdrar Akım (Üroflowmetri) Testi

Bu prosedür mesanedeki idrar miktarını ve idrarın akma hızını ölçer. Kişiden idrarın hızını ölçen özel bir cihaza ya da tuvalete idrar yapması istenir.

Sistometri

Sistometrogram olarak da adlandırılan bu işlem, mesanedeki basıncı ölçmek için uygulanır. Test sırasında hastanın mesanesi bir sonda aracılığıyla steril ve ılık bir su ile yavaşça doldurulur. Dolum sırasında stres tipi idrar kaçırmayı kontrol etmek için mesane kaçağı test edilir. Bu prosedür mesanenizin boşalması için ne kadar efor gerektiğini gösteren basınç-akım çalışması ile birlikte yapılabilir.

Sisto-Üretroskopi

Sistoskopi olarak da bilinen bu test, mesanenin ve idrar yolunun incelenmesinde kullanılır. Sistoskop cihazında yer alan elastik ince boru idrar kanalının içine sokularak mesane ve idrar yolu görsel olarak incelenir, gerekirse parça alınabilir.  Kısa incelemelerde lokal anestezi, parça alma gibi işlemlerde genel anestezi altında yapılabilir.

 

İşeme sonrası rezidüel (kalan) idrar miktarının ölçümü: İdrar yapma sonrası mesanede ne kadar idrar kaldığını belirler. Eğer mesanenizi tamamen boşaltamadığınız hissini yaşıyorsanız, özellikle yaşlıysanız, daha önce mesane ameliyatı geçirdiyseniz ya da diyabet hastası iseniz, doktorunuz bu testi isteyebilir. Ölçüm için işeme sonrası ince bir tüp (sonda) idrar yolunuzdan geçirilerek mesanenize yerleştirilir. Sonda, kalan idrarı boşaltır ve miktarı ölçülür. Ya da doktorunuz ultrason ses dalgaları ile mesanenizi görüntüleyebilir.

Basınç-Akım Çalışması

Bu test mesanenin ve üretranın idrarı uygun şekilde boşaltabilmesiyle ilgili sorunları ortaya koymak için yapılır.

İdrar Günlüğü

Ne kadar su içildiği ve kaç kere idrara çıkıldığı her seferinde kaydedilir. Ayrıca gülme, ıkınma gibi idrar kaçırmanıza neden olan durumları da kaydedilir. Bu bilgiler doktorunuz için tanı ve tedavi sürecinde faydalı olacaktır.

İDRAR YOLU ENFEKSİYONU (SİSTİT)

İdrar Yolu Enfeksiyonu (Sistit)

Üriner sistem enfeksiyonları olarak da adlandırılan idrar yolu enfeksiyonları, idrar yolunun herhangi bir bölümünde, böbrekler ve üreterlerden mesaneye ve idrar yoluna kadar olan enfeksiyonlardır. Sağlıklı bir insanın idrarında bakteri (mikrop) yoktur.

Bazen, vücut dışındaki bakteriler idrar yoluna girer ve enfeksiyona neden olur. Enfeksiyon, üretrayı böbrekleri veya mesaneyi etkileyebilir. İdrar yolu enfeksiyonlarının içinde en sık görülenlerin başında mesanenin enfeksiyonu olan sistit hastalığı gelmektedir.

Üretrit

İdrarı mesaneden vücudun dışına taşıyan üretranın enfeksiyonudur.

Sistit

Mesanede enfeksiyon oluşması durumudur.

Piyelonefrit

Böbreklerin enfeksiyonudur.

Belirtiler

İdrar yolu enfeksiyonunun belirtileri şunlardır;

Sık idrara çıkma

İdrar yaparken ağrı veya yanma

İdrarda kanın var olabileceğini gösteren koyu renkli, bulanık veya kırmızımsı renkte olan idrar

Kötü kokulu idrar

Özellikle kadınlarda, pelvik (alt karın bölgesi) ağrısı

Sıkışıklık hissine rağmen sadece az miktarda idrar yapmak

İdrar yolu enfeksiyonları kadınlarda sıklıkla görülen hastalıkların başında gelmektedir. Birçok kadın yaşamları boyunca birden fazla defa idrar yolu enfeksiyonu geçirebilir. Bunun temel nedeni, üretra adı verilen ve idrarı mesaneden dış ortama taşıyan tüp şeklindeki yapının kadınlarda erkeklere kıyasla daha kısa olmasıdır.

Dış ortamdaki bakteriler, kadınlarda daha kısa bir yol kat ederek mesaneye ulaşabilmektedir. Buna ek olarak, idrar yolu enfeksiyonlarının cinsel olarak aktif olan kadınlarda ve doğum kontrol yöntemi olarak diafram ve spermisidal (sperm öldürücü) krem kullanan kadınlarda daha sık olduğu saptanmıştır. Bunların yanı sıra, idrar yolu enfeksiyonlarına menopoz sonrası dönemde de sık rastlanmaktadır.

Tanı Yöntemleri

Normal idrar sterildir. İçinde herhangi bir bakteri, virüs veya mantar bulunmaz, çoğu zaman sindirim sistemindeki mikroplar idrar yoluna girdiğinde ve çoğalmaya başladığında idrar yolu enfeksiyonu oluşur. Bu şekilde oluşan enfeksiyonlar genellikle sindirim sisteminde doğal olarak bulunan koli basili (Escherichia coli)  bakterisinden kaynaklanır.

Bunun yanı sıra, herpes, gonore, klamidya ve mikoplazma gibi cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar da, idrar yolları enfeksiyonlarına, özellikle üretritlere, yol açabilirler. İdrar yolu enfeksiyonlarını teşhis etmek için kullanılan bazı testler aşağıdaki gibidir:

İdrar Tahlili: İdrarda bulunabilecek kanamaları, savunma hücrelerini, mikropları (bakteriler), çeşitli proteinleri ve idrarın özelliklerini tespit eder.

 

İdrar Kültürü: Enfeksiyona neden olan bakteri veya mantarları teşhis ederek ve bunlara uygun tedaviyi tespit etmeye olanak sağlar.

 

İdrar yolu enfeksiyonu tekrarlanan bir problem haline gelirse, idrar yolunun normal olup olmadığını görmek için başka testler de kullanılabilir.

 

Bu testlerden bazıları şunlardır:

Yüksek frekanslı ses dalgalarını kullanılarak, mesane ve böbreklerin büyüklüğünü, şeklini gösterir. Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonlarına neden olabilecek kitle, taş, kist, tıkanıklık ve anormallikleri kontrol eder.

Bu tetkikte hekim mesanenizin ve idrar yolunuzun iç kısmını inceler. Genellikle idrar yolu iltihabı, böbrek veya mesane taşları ve mesane tümörleri gibi idrar yolu rahatsızlıklarını teşhis etmek ve değerlendirmek için de kullanılır.

Tedavi Yöntemleri

Antibiyotikler genellikle idrar yolu enfeksiyonları için ilk basamak olarak kullanılan tedavilerdir. Hangi ilaçların reçete edileceği ve ne kadar süreyle kullanılacağı sağlık durumunuza ve idrarınızda bulunan bakteri türüne göre hekiminiz tarafından belirlenecektir.

Bunun dışında, su tüketimini arttırmanız da tedavinizin bir parçası olarak hekiminiz tarafından tavsiye edilebilir. İdrar yolu enfeksiyonu geçirme riskini azaltmak için alınabilecek önlemler aşağıdaki gibidir:

 

  • Bol miktarda su tüketmek
  • İdrar tutmaktan kaçınmak
  • Tuvalet sonrası temizliği önden arkaya doğru yapmak
  • Cinsel ilişkiden önce ve sonra genital bölgeyi temizlemek
  • Cinsel ilişki sonrasında idrar yapmak
  • Genital bölge temizliğinde sabun kullanımından kaçınmak
  • Hijyenik pedleri sık değiştirmek
  • Pamuklu iç çamaşırı giymek ve sıkı, oturan kıyafetlerden kaçınmak

İdrar Kaçırma

İdrar Kaçırma

Kadınlarda idrar kaçırma oranı erkeklerin iki katıdır ve özellikle yaşlılarda yaygındır. İdrar kaçırma yaşlanmanın kaçınılmaz bir sonucu değildir, ancak bazı hastalıklar, ilaç kullanımı ve yaşlanma ile ilişkili olabilir.

İdrar kaçırmanın dört farklı türü olup, belirtiler ve tedaviler bu türlere göre şekillenmektedir:

Stres tipi idrar kaçırma: Öksürme, hapşırma, egzersiz gibi karın içi basıncı arttıran hareketler esnasında istemsiz idrar kaçırmadır.

Sıkışma tipi idrar kaçırma:

Aniden gelen acil ve şiddetli tuvalete gitme ihtiyacı esnasında tuvalete yetişemeden istemsiz idrar kaçırmadır.

Karışık tip idrar kaçırma: Stres ve sıkışma tiplerinin aynı anda görülmesidir.

Taşma tipi idrar kaçırma: Mesanenin kapasitesinin dolmasına rağmen idrara sıkışıklık hissedilmemesi ve mesaneye fazla gelen idrarın sızıntı şeklinde istemsiz olarak kaçırılmasıdır.

Nedenleri

İlerleyen yaşla birlikte, idrarın sadece istendiği zamanlarda dışarıya boşaltılmasını sağlayan bir takım kasların fonksiyonlarının azalabilir ancak bu duruma eşlik eden kimi diğer nedenler de olabilmektedir. Örneğin; aşırı kilolu olmak, sigara içmek, kronik öksürük ve kabızlık, astım ile benzeri hastalıkların varlığında ve ağır işlerde çalışanlarda artan karın içi basınç idrar kaçırma açısından risk faktörüdür.

Ayrıca zor doğumlara bağlı olarak hem kaslarda yırtılma hem de sinirlerdeki hasarlar da fonksiyon bozukluklarına neden olabilir.

Diyabet hastalığı gibi hastalıklar da idrar kaçırmada etkili oluyor. Ayrıca, merkezi sinir sistemini etkileyebilecek hastalıklar (omurilik yaralanması, inme gibi) ve çevresel sinir sistemini etkileyen kimi hastalıklar (sinir yaralanmaları gibi) da idrar kaçırma nedenleri arasındadır.

Tüm bunların dışında idrar yollarında taş, idrar yolu enfeksiyonları, bazı ilaçlar, alkol tüketimi ve bu bölgede yapılan kimi ameliyatlar da idrar kaçırma nedenleri olabiliyor.

Tanı Yöntemleri

Sistometrogram olarak da adlandırılan bu işlem, mesanedeki basıncı ölçmek için uygulanır. Testte, hastanın belirli manevraları yapması istenirken, bir kateter aracılığıyla mesaneye steril su verilmesi ile gerçekleştirilir.

EMG testi, idrarı istemli olarak tutmayı sağlayan kaslarını destekleyen sinirlerin sağlam olup olmadığını ve kasların gerektiği konumda olup olmadığını belirler.

Pelvis bölgesinde bulunan organların şeklini ve yerleşimlerini görüntülemek için ses dalgalarının kullanıldığı bir radyolojik incelemedir.

Post-Void Rezidüel Çalışma

İdrar sonrası mesanede ne kadar idrar kaldığını belirler.

İdrar Tahlili

Üriner inkontinans ile benzer bulgulara sahip olabilecek idrar yolu enfeksiyonlarını elemek için kullanılır.

Gerek görüldüğü takdirde mesanenin ve mesaneyi dışarıya bağlayan tüp olarak adlandırılabilecek üretranın iç yapılarının incelenmesinde kullanılır.

Tedavi Yöntemleri

İdrar kaçırma, cerrahi veya cerrahi dışı yöntemlerle, ilaçla tedavi edilebilir. Bu rahatsızlık, bir tür fonksiyon bozukluğu olduğu için tedavisinin de iyi düzenlenmesi gerekir. İdrar kaçırmanın hangi türde olduğunun belirlenmesi, tedavi için de belirleyici olması nedeniyle oldukça önemlidir.

 

Cerrahi tedavide mesane boyunu yükselten tedaviler TOT,TVT vs. yapılabilir.

Genellikle dış genital bölge kullanılarak yapılan bu ameliyatlarda idrar boşaltım kanalının çıkışına hamak tarzında bir askı konarak, bölge desteklenir. Bu sayede hasta idrarını daha iyi tutabilir. Eğer sıkışma tarzı idrar kaçırması da varsa, buna ek olarak ilaç tedavisi de verilir.

 

Sıkışma tipinde ise kasılmaları engelleyici ilaç tedavisi verilebilmesinin yanı sıra, pelvik kasların da güçlendirilmesi tavsiye edilir. Kasları güçlendirecek kegel egzersizleri, her tip idrar kaçırmada hasta açısından fayda sağlar.

 

Bu egzersizler, aynı zamanda kadınlarda vajen dokusunu sıkılaştırırken, pelvik ve kadın genital organlarının sarkmasını engelleyerek idrarın daha iyi tutulmasına yardımcı olur.

Bazı hastalarda cerrahi ya da ilaca gerek olmadan, sadece bu kasları güçlendirici egzersizlerle de tedaviden başarılı sonuçlar alınabilir. Hastaya egzersiz esnasında kullanması gereken kaslar muayene sırasında öğretilir ve üç-altı aylık ya da bir yıllık dönemlerle takip edilir. Bu sayede hastalarda ciddi oranda iyileşme sağlanabilir.

HPV (Siğil)

HPV (Siğil)

Hem kadınlarda hem erkeklerde görülen genital siğiller, cinsel yolla bulaşan HPV enfeksiyonun genital bölgedeki belirtisidir. “Kondiloma aküminata” olarak da adlandırılır.  HPV virüsünün (Human papilloma virus – İnsan papilloma virüsü) 200’den fazla çeşidi bulunur ve bunlardan 40’ı genital siğillere neden olur. En çok siğillere yol açan tip HPV 6 ve HPV 11’dir. Ancak bu HPV tipleri kansere yol açmazlar.

 

Özellikle kadınlarda, başka HPV tipleri de aynı anda vücutta bulanabilir ve bu nedenle Pap Smear gibi testlerin yapılması gerekir.  Genital siğiller deride açık veya koyu kahverengi kabarıklıklar, kimi zaman lekeler halindedir. Tek olarak görülebileceği gibi birden fazla siğil yan yana karnabahar şekilde görünebilir. Siğiller kimi zaman et beni sanılır ya da hiç fark edilmez. Kaşıntı yapabilir ya da cinsel ilişki sırasında kanamaya yol açabilirler.

 

Kadınların ve erkeklerin yüzde 60’nın hayatının bir döneminde HPV ile karşılaştığı tahmin ediliyor. Virüs vücuda girdikten sonra genellikle bağışıklık sistemi tarafından baskılanıyor. Baskılanmadığı durumlarda genital siğillere yol açan tipler, bulaşma sonrası ortalama 1 sene sonraya kadar  belirti verebilir.

 

Virüs belirti verse de vermese de vücutta olduğu için başka kişilere bulaştırma ihtimali bulunur. Dolayısıyla HPV virüsünün ne zaman ve kimden bulaştığı belirlenemeyebilir. Genital siğiller ne kadar erken teşhis edilirse tedavisi o kadar kolay oluyor. Siğiller kremler, çeşitli yakma yöntemleri ya da büyüklüklerine göre cerrahi ile tedavi edilebilir.

 

Genital siğiller toplumda HPV’li kadınlarda 1 oranında görülür. 20’li yaşlarda bu oran yüzde 7’ye çıkabilir. Rahim ağzı kanseri aşısı yapılsa bile mutlaka tarama programlarına devam edilmesi gerekir.

 

HPV ile PAP smear testinin beraber kullanıldığı tarama Co-Test ise 30 yaşından itibaren yaptırılması tavsiye ediliyor. Bu sonuçların her ikisi de iyi çıkarsa beş yıl içerisinde rahim ağzı kanseri veya kanser öncesi lezyonu gelişme oranı yüzde 0, 08’e düşüyor.

Nasıl Bulaşır?

HPV virüsü her iki cinsiyette de görülebilir ve kişiden kişiye cinsel temasla bulaşır. Vajinal ve anal ilişkinin yanı sıra, kondomun örtmediği genital bölgedeki deri temasıyla da HPV bulaşabilir. 

 

Genital siğiller görünür olmasa da HPV ile enfekte derinin genital bölgeye teması virüsün bulaşması için yeterli olur.

Nadiren oral cinsel ilişki ile bulaşır.

HPV bulaştıktan sonra uzun yıllar vücutta sessiz kalabilir ve herkeste genital siğile neden olmaz. Birçok kişide HPV, vücudun savunma sistemi tarafından etkisiz hale getirilir.

Genital siğil yapan HPV tipleri bulaştıktan sonra siğiller birkaç ay ya da birkaç yıl sonra ortaya çıkabilir. Bu sürede kişi taşıyıcı durumunda olur ve hastalığı başkalarına bulaştırabilir. 

HPV taşıyan gebelerde, doğum sırasında anneden bebeğe geçebilir. 

Genital siğillerin hangi partnerden geçtiğini ve virüsün ne kadar zamandır vücutta olduğunu saptamak mümkün değildir.

Tedavi edilmeyen hastalarda siğiller çoğalabilir ve boyutları büyüyebilir.

Genital siğiller öpüşmekle, havlu, çatal-kaşık kullanımı, bardak, tuvaletten bulaşmaz.

Korunma Yolları

Vajinal, anal veya oral seks sırasında her zaman prezervatif kullanın – ancak virüs prezervatif tarafından korunmayan cilt bölgelerinden de bulaşabilir.

Genital siğiller için tedavi görürken cinsel ilişkiye girmeyin.

HPV aşısı yaptırın: HPV’den korunmanın en etkili yolu; hem kadınlar hem de erkekler için HPV aşısı olmaktır.

Tüm dünyada kullanılan ve bazı ülkelerde çocukluktan itibaren yapılan HPV aşısı, virüsün en sık kanser yapan HPV 16 ve 18 tipine karşı koruyuculuk sağlıyor. Ayrıca, dörtlü aşının (kuadrivalan) genital siğil yapan 6 ve 11 tiplerine karşı koruyuculuğu da bulunuyor. Tüm rahim ağzı kanserlerinden yüzde 90 oranından koruyabildiği gibi, siğilden de aynı oranda koruyor.

Belirtiler

Genital siğiller toplu iğne başı büyüklüğünde, kabarcıklı ve pürtüklü yapıdadır. Birden çok olduklarında birleşerek karnabahar görünümünü alabilirler. Başlangıçta deri renginde veya kahverengi kabartılar şeklinde olabilirler. Siğiller genellikle şikayete neden olmazken, bazen kaşıntıya neden olabilir, cinsel ilişki sırasında kanayabilir.

Siğiller tek, grup halinde, ciltten yüksek, yassı veya “karnabahar” biçimli olabilir.

Deri kabarık, üzeri pürtüklü, deri rengi, açık kahverengi ya da rengi gri olabilir.

Genellikle acı-ağrı hissi olmuyor. Ancak kaşıntı olabilir.

Cinsel ilişki sırasında hafif kanama yapabilir.

Siğil olan bir kişi ile cinsel temas sonrasında, haftalar ya da aylar içinde ortaya çıkabilir.

Genital siğillere neden olan HPV enfeksiyonu, ağzın genital bölgeye teması olursa nadir olarak boğazın içinde siğile neden olabilir.

Genital  siğil bu bölgelerde ortaya çıkabilir.

Kadınlarda

Vulvada (dış kadın genital bölgesi)

Vajina içinde veya çevresinde

Anüs içinde veya çevresinde

Kasıklarda (genital bölgenin iç uylukta buluştuğu yer)

Rahim ağzında

Erkeklerde

Penis,  

Testisler,  

Kasık,  

Bacak arası veya anüste bir veya daha çok sayıda ortaya çıkıyor.

Tanı Yöntemleri

Genital siğiller görüntüleri açısından çok tipiktir. Yapılan muayene ile siğillere bakılarak tanı konabilir. Kadınlarda HPV, rahim ağzı kanseri için önemli bir risk faktörüdür. Bu nedenle genital siğillerin yanı sıra diğer HPV tiplerinin varlığı için aşağıdaki testler yapılır:

Pap Smear Testi

Jinekolojik muayene sırasında vajinanın girişinden özel bir fırça veya spatul vasıtasıyla örnek alınır. Acısız bir işlemdir. Rahim ağzında hücresel değişiklik olup olmadığı belirlenir. Smear testi tek başına kanser tanısı koyulmasında yeterli değildir. Smear testinin pozitif çıkması bir problem olduğuna ve tanıya yönelik testler yapılması gerektiğine işaret eder.

HPV DNA testi

Pap smear’in anormal çıkması durumunda, HPV’nin kansere neden olma olasılığı araştırılır.

Kolposkopi

Vulva, vajina ve serviksin ışıklı büyüteçle incelenmesidir.

Servikal Biyopsi

Rahim ağzından doku alınarak kansere neden olabilecek hücre değişimleri araştırılır.

Tedavi Yöntemleri

HPV enfeksiyonunu vücudunuzdan atacak bir tedavi yoktur. Ancak genital siğiller aşağıdaki yöntemlerle yok edilebilir. Tedavide sadece siğillerin yok olması değil, siğilin bulunduğu dokunun tamamen temizlenmesi amaçlanır.

Genital siğiller krem, kriyoterapi (yakma) ya da dondurma, koteritasyon, siğil büyükse cerrahi ile tedavi ediliyor.

Kremler

Bunlar siğil dokusunu kimyasal olarak yakarak tedavi sağlayan ilaçlardır.

Kriyoterapi

Bu, siğilin sıvı nitrojen püskürtülerek dondurulması ve dağılmasını sağlar. Anestezi gerektirmez.

Elektrokoterizasyon

Siğillerin elektrik akımı yoluyla yakılmasındır, lokal anestezi ile o bölge uyuşturularak işlem yapılır.

Cerrahi

Genellikle anestezi altında yapılır ve cerrah tarafından siğiller tek tek ameliyatla temizlenir. Tedavideki esas hedef, siğillerin bulundupu taban dokunun tamamen yok edilmesidir.

Tüm bu tedavi yöntemleriyle mevcut siğiller iyileşir. Ancak taşıyıcılık yıllarca devam edebilir. Bu yüzden kişinin immün sistemindeki değişikliklere bağlı olarak siğiller tekrar çıkabilir.

Gonore (Bel Soğukluğu)

Gonore (Bel Soğukluğu)

Gonore ya da sık bilinen adıyla bel soğukluğu,   Neisserria gonorrhoeae isimli bir bakterinin neden olduğu cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyondur. Cinsel ilişki sırasında semen ve vajinal sıvılar yoluyla bulaşır.

 

Gonokokkal enfeksiyonlar tüm dünyada önemli bir sağlık sorunudur.Hem kadın, hem de erkeklerle görülmekte birlikte, erkeklerde görülme saklığı daha fazladır. Özellikle 15-24 yaş arası gençlerde görülür.

 

Bel soğukluğu en sık cinsel organlar, idrar yolu, rektum veya boğazı etkiler. Kadınlarda, rahim ağzına da bulaşabilir. Anneleri enfekte olursa bebekler doğum sırasında enfekte olabilir.

 

Bebeklerde gonore en sık gözü etkiler.

 

Bel soğukluğundan korunmanın en etkili yolu korunmasız cinsel ilişkiden kaçınmaktır.

Belirtiler

Etken vücuda girdikten sonra 4-6 gün arasında belirtiler ortaya çıkar. Ancak bel soğukluğu kimi zaman belirti vermez. Belirti verdiğinde ise çoğunlukla cinsel organlarda gözle görülen bulgular vardır. Bunlar;

Erkeklerde

İdrar yaparken ağrı ve yanma,

Penisten beyaz, sarı ya da yeşil renkte akıntı

Penis ucunda kızarıklık

Penis ucunda kaşıntı

Peniste berrak renkli akıntı

Testislerde ağrı ya da şişlik (daha nadir)

Kadınlarda

Vajinal akıntı

İdrar yaparken ağrı ve yanma hissi

Dış genital bölgede kaşıntı

Adet dönemi dışında vajinal kanama, özellikle cinsel ilişki sonrasında kanama

Cinsel ilişki sırasında acı hissetme

Alt karın ya da pelvik bölgede ağrı

 

Erkeklerin yüzde 10’unda hiçbir belirti görülmez. Kadınların ise çoğunda herhangi bir belirti görülmez ya da belirtiler vajina ya da idrar yolları enfeksiyonlarla karıştırılabilir. Belirtiler olmasa da enfeksiyonun ciddi sağlık sorunlarına yol açma riski vardır.

Vücudun diğer bölgelerinde bu enfeksiyonun yol açabileceği belirtiler şunlardır:

Anal kaşıntı, rektumdan akıntı, tuvalet kâğıdında görülebilen kırmızı lekeler (kanama), dışkılama sırasında ağrı.

Gonore virüsü gözleri etkilediğinde gözlerde ağrı, ışığa hassasiyet ve gözlerin biri ya da ikisinden iltihaplı akıntı görülür.

Boğaz ağrısı ve boyundaki lenf bezlerinde şişlik görülebilir.

Eklemlerden biri ya da birkaçı bu bakteri nedeniyle iltihaplanmışsa (septik artrit), enfekte olan eklemler kırmızı, şişmiş ve ağrılı olur.

Gonore, tedavi edilmediği takdirde kadın ve erkekte ciddi sağlık problemlerine yol açabilir. 

Kadınlarda pelvik inflamatur hastalık (PID) oluşabilir ve bu nedenle tüplerde yapışıklık ve tıkanıklık, kısırlık, uzun dönemli kasık ve karın ağrılarına neden olabilir.

Erkeklerde testislerin bağlı olduğu tüplerde ağrı ve nadiren kısırlık ile sonuçlanabilir. Tedavi edilmeyen gonore kan ve eklemlere yayılabilir. Bu, hayati tehlike arz eden bir durumdur. Gonore geçiren kişi korunmasız ilişkiyle tekrar hastalığa yakalanabilir.

Bulaşma Yolları

Bel soğukluğu bakterileri en sık oral, anal veya vajinal ilişki dahil olmak üzere cinsel temas sırasında bir kişiden diğerine geçer. Gonore ile enfekte hamile kadın doğum sırasında bebeğe hastalığı bulaştırabilir.

Tanı Yöntemleri

İleri incelemeler için erkeklerde idrar kanalından, kadınlarda rahim ağzından, gerekli durumlarda rektum ve boğazdan örnek alınabilir.

Bel soğukluğu hastalarının yüzde 40’ında klamidya beraberinde görülür.

Genelde fiziki muayene esnasında üretradan sarı yeşil renkli akıntı görülür veya külota bulaşmış akıntı görülür.

Tedavi Yöntemleri

Bel soğukluğu, bakteriler yoluyla oluştuğu için antibiyotikler ile tedavi edilir. Antibiyotik iğne ya da hap şeklinde alınabilir ve mutlaka doktor önerisi ile kullanılmalıdır. Ancak hastalık idrar yolları ve başka organlarda kalıcı hasara neden olmuşsa bu hasarların tedavisi başka yollarla yapılır.

Bel soğukluğu teşhisi konulduysa, kişinin partnerinin de, tedavisi gereklidir, aksi takdirde tekrar bulaşma riski vardır.

Bebeklerde: Gonore ile doğmuş bebeklerde gözlerdeki enfeksiyonu önlemek için ilaç tedavisi uygulanır. Enfeksiyon ilerlerse antibiyotik verilebilir.

Korunma Yolları

Cinsel ilişkiye girilecekse korunma yöntemlerini mutlaka kullanmak gerekir.

Her çeşit cinsel ilişkiden (vajinal, oral ve anal) önce kondom kullanın. Kondomun yırtılmamasına ve doğru şeklide kullanılmasına özen gösterin.

Partnerinize cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar hakkında konuşun.

Karşılıklı tek eşlilik riski azaltmaktadır

Partneriniz cinsel yollarla bulaşan enfeksiyon belirtilerine sahipse (idrar sırasından acı, genital bölgede kızarıklık ya da siğille) tedavi olana dek cinsel ilişkiden kaçının.

Erkeklerde Cinsel İşlev Bozukluklarının Görülme Sıklığı Nedir?

Erkeklerde Cinsel İşlev Bozukluklarının Görülme Sıklığı Nedir?

Erkeklerde en sık görülen cinsel işlev bozukluğu ereksiyon (sertleşme) ile ilgilidir. Bütün dünyada yapılan çalışmalarda 40-70 yaş arası erkeklerin yaklaşık %55’inde hafif, orta, ağır derecelerde ereksiyon bozuklukları bulunmaktadır.

 

Erişkin erkeklerin %15’inde, 50 yaş üzeri erkeklerin %30’unda cinsel istek kaybı görülmektedir. Erkeklerin %30’unda erken boşalma görülmektedir. %10 erkekte aralıklı olarak boşalamama veya geç boşalma olmaktadır.

 

 

Kadınlarda Cinsel İşlev Bozukluklarının Görülme Sıklığı Nedir?

Kadınlarda cinsel isteksizlik ve orgazm olamama ya da orgazm olmada güçlük yaşama en sık rastlanan sorunlardır. Kadınların en az üçte biri yaşamları boyunca hemen hemen hiç cinsel istek duymadıklarından yakınmakta, yine %30-50’si orgazm güçlükleri yaşadıklarını belirtmektedirler.